BÖLÜM 2: YANKI - ZAMAN KUYUSU ( 5 bölümlük Serisi )

 ZAMAN KUYUSU – BÖLÜM 2: YANKI

Zamanın içine düşen her insan, önce işaretleri görmezden gelir. Levent de öyle yapmıştı. Geriye sardığı dünyada Ayşe’yi yeniden görmenin verdiği sarhoşlukla, zamanın sessizce ondan aldıklarını fark etmemişti. Ta ki sabah uyandığında, kendi adını hatırlamakta güçlük çekene kadar.

Bankta Ayşe'yi ilk kez gördüğü anı yaşamak... Sanki bir rüya gibi. O gülüşü, ellerindeki kitap, yazın gölgelerle dans eden saçları... Levent o ana çoktan aşıktı. Fakat bir sorun vardı. Ayşe onu tanımıyordu.

Geriye sardığı zaman, eski Levent’i de silmişti. Bu yeni sayfada Levent, Ayşe’nin hayatına yeniden yazılmak zorundaydı. Bu sefer farklıydı: Ne bir tesadüf, ne bir kader oyunuydu. Bilerek, isteyerek, bir köprü inşa ediyordu kendi yüreğinden onun kalbine.

Levent, Ayşe'nin yanına gidip selam verdi. Kalbi deli gibi atıyordu ama sesi sakindi. "Güzel bir kitap seçmişsiniz," dedi. Ayşe kaşını kültürlü bir şekilde kaldırdı, biraz şaşkın, biraz temkinli.

"Sizce?"

Levent kitap kapağına baktı: Rainer Maria Rilke’nin "Genç Bir şaire Mektuplar"'ı. "Rilke'nin sözleri böyle bir yaz sabahında insana iyi gelir," dedi. Ayşe'nin güzel gülüşü yüzüne yayıldı.

İşte o an, Levent biliyordu: Zaman geriye sarmıştı ama sevgi yine aynı noktada başlıyordu.


Her sabah zaman kuyusundan geçip aynı günü yaşamak, Levent’in ruhunda hem huzur hem de endişe yaratıyordu. Ayşe ile kahve içiyorlar, parka gidiyorlar, kitapları konuşuyorlardı. Levent için bu, yeniden doğmuş bir şans gibiydi. Ama her bir adım, farklı bir bedel getiriyordu.

İlk fark ettiği kayıp, sol elindeki yara iziydi. Bir sabah baktı, yoktu. Bu iz, çocukken düştüğü bisiklet kazasının hatırasıydı. Onu tanımlayan, yaşadıklarını hatırlatan bir parçaydı.

Sonra annesinin sesini hatırlayamadı.

Daha sonra ise Ayşe ile çektirdikleri eski bir fotoğrafın olmadığını fark etti. O anı hatırlıyordu, ama gösterecek hiçbir şey kalmamıştı.

Zaman, kendisinden bir şeyler istiyordu. Her geri dönüş, her yeni yaklaşma bir şeyi siliyordu. Hafıza, beden, kimlik... Hepsi yavaş yavaş çözülüyordu.


Ayşe ise farkındaydı. "Sen bazen gölge gibi oluyorsun Levent," dedi bir gün. "Varlığını hissediyorum ama bir yerlerin eksik sanki. Gözlerinde derin bir kaybolmuşluk var."

Levent yutkundu. Ne diyebilirdi ki? Ona zaman kuyusunu, her gün yeniden yaşayarak onun kalbini kazanmaya çalıştığını nasıl anlatabilirdi?

"Bazen insan kendini bulmak için kaybolur Ayşe," dedi. "Ben de sanırım seni bulmak için kaybettiklerimi ödünsüz veriyorum."

Ayşe susmuştu ama bakışları Levent’in ruhuna dokunmuştu. Bir kadın bazen kelimelerle değil, sadece bir bakışla seni çözer.


Günler ilerledikçe Levent'in anıları daha da silikleşiyordu. Bir sabah kendi ismini hatırlayamadı. Kendine "Levent" dedi Ayşe, bir şaka gibi. Ama Levent için bu bir çığlık gibiydi.

Sonunda karar verdi. Ayşe ile gerçek bir bağ kurmadan, sonsuz bir döngüde yıpranacaktı. Bu döngüyü kırmanın tek yolu, ona gerçeği söylemekti.

Bir akşam gün batımında, parkta otururlarken, yıllarca içinde tuttuğu sözleri döktü:

"Sana bir şey anlatmam gerek. Bu kolay değil. Belki delilik, belki bilimsel bir imkansızlık ama... Ben bu dünyaya senin için geri döndüm Ayşe. Senin yaşadığın bir ana geri dönüp, seni yeniden kazanmak için. Her şeyi unutuyorum, kendimi bile. Ama seni unutmuyorum. Bu sana olan sevgimin ağırlığı."

Ayşe susmuştu.

Ve sonra sadece şunu söyledi:

"Bunu neden hissettiğimi bilmiyorum ama... Senin beni sevdigini kalbimin derinliklerinde bir yer hep biliyordu."


Ancak o gece, zaman kuyusu depreşmişti. Levent sabah uyanınca Ayşe’yi bulamadı. Park, kitap, anlar yoktu. Her şey yeniden sıfırlanmıştı.

Levent, bu defa zamanın sadece kendinden değil, Ayşe’den de çaldığını fark etti.

Ve karar verdi: Zamanın içinde yolculuk etmek yerine, onun içinden çıkacak. Ama öncesinde bir kez daha, son bir kez daha, Ayşe'ye dokunacak. Onu son kez görmek için...

Ve sonra... Zamansızlaşacak.

Bölüm 3: BEDEN – devam edecek...

@zeytine.batmayan.catal



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aralık ve Yağmurlar ...

Yıldızların Arasında Bir Kalp

Karın Büyüsü: Edebiyattan Geleneklere, Psikolojiden Ev Hâline Kadar