Kayıtlar

2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Barcelona: Bir Hafta Sonu Kaçamağı ve Hayran Bırakan Güzellikler

Resim
  Barcelona: Bir Hafta Sonu Kaçamağı ve Hayran Bırakan Güzellikler Bazen insanın nefes almaya ihtiyacı olur. Şehrin kalabalığından, toplantılardan, birikmiş maillerden ve bitmeyen görevlerden sıyrılıp kendini farklı bir atmosferin kollarına bırakmak ister. Ve işte o anlarda Barcelona, kendine özgü ruhuyla davetkâr bir sevgili gibi seni bekler. Biz de iş temposunun arasına sıkışmış kısa bir mola vererek, bu muhteşem Akdeniz şehrine doğru yola çıktık. Gaudi’nin Büyülü Dünyası: La Sagrada Familia ve Park Güell Barcelona'ya gelip de Antoni Gaudi'yi anmamak olmaz. Daha ilk adımda, La Sagrada Familia'nın heybetli silueti bizi büyülemeye yetti. Gökyüzüne uzanan kuleleri, detayları incelerken zamanı unutturacak kadar göz alıcıydı. Burası, Barcelona'nın hem tarihi hem de modern dokusunun birleştiği efsanevi bir mabed. Bir sonraki durağımız ise Park Güell oldu. Renkli seramik mozaikleri, masalsı evleri ve Barcelona manzarasıyla büyüleyici bir atmosferi vardı. İçinde kaybolm...

Meis Adası - Saint George Beach

Resim
 Kaş’a gelmişken buradan sadece birkaç kilometre uzaklıktaki Yunanistan’a bağlı Meis Adası’na uğramamak olmazdı. Bu küçücük, şirin ada öyle büyüleyici ki sanki Akdeniz’in mavilikleri arasında saklı kalmış bir hazine gibi. Sabah Kaş’tan hareket eden teknelerle adaya geçip, akşam geri dönebiliyorsunuz. Yani Meis’i keşfetmek için bir gün fazlasıyla yeterli. Meis’e ayak bastığınızda sizi sıcak bir huzur karşılıyor. Kıyı şeridinde sıralanmış renkli evler, deniz kenarında keyifle oturan insanlar ve burnunuza gelen hafif tuz kokusu... Sahil boyunca dizilmiş yaklaşık 15-20 dükkân ve restoran var. Genellikle deniz ürünleri ağırlıklı menüler sunuluyor . Burada yaşayan halk, yaz kış adada kalıyor ve tüm ihtiyaçlarını en yakın kara parçası olan Kaş’tan karşılıyor. Hal böyle olunca da esnafın çoğu Türkçe biliyor. Yani dil konusunda endişelenmeye hiç gerek yok! Biraz yürüdüğünüzde adanın enerjisini daha iyi hissediyorsunuz. Her şey öyle yavaş ve sakin ki... Kendinizi modern hayatın koşturmacas...

Büyük Umutlar – Charles Dickens

Resim
  Büyük Umutlar – Charles Dickens "Bir insan, umudu kadar büyüktür."   Charles Dickens’in “Büyük Umutlar” romanı, hayatın acımasız gerçekleriyle hayaller arasındaki ince çizgiyi anlatan bir başyapıttır. Gözde olan şey, kaderin oyunları mı, yoksa insanın kendi seçimleri midir? Gök gibi uçsuz bucaksız hayallerle yola çıkan bir çocuğun, yetişkin olduğunda bu hayallerin ne kadarının gerçek kaldığını görmek, romanın en dokunaklı yönlerinden biridir. Ana karakter Pip, yoksul ama saf bir çocukken, beklenmedik bir şekilde büyük bir servetin varisi olacağını öğrenir. Artık sıradan biri değildir; gökyüzüne uzanacak kadar büyük umutları vardır. Ancak zamanla, para ve statünün insanları nasıl değiştirdiğini, asıl mutluluğun ve gerçek değerin başka şeylerde saklı olduğunu fark eder. Çocukluk aşkı Estella, onun için bir hayaldir; ulaşılmaz, soğuk ama büyüleyici. Pip, onu elde edebilmek için zengin olmanın her şeyi değiştireceğini düşünür. Oysa hayatın en büyük ironisi, çoğu zaman e...

Dönüşüm - Franz Kafka

Resim
  DÖNÜŞÜM – FRANZ KAFKA “Bir sabah huzursuz düşlerden uyandığında, Gregor Samsa kendini dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” Bazı cümleler vardır ki, edebiyat tarihine kazınır ve sonsuza kadar hatırlanır. Franz Kafka’nın Dönüşümü, işte tam da böyle bir başlangıca sahiptir. Basit ama sarsıcı bir cümleyle, okuru daha ilk satırdan içine çeken bu eser, insan olmanın anlamını, dışlanmayı ve yabancılaşmayı derinlemesine işliyor.   Gregor Samsa, ailesini geçindiren, sıradan bir satıcıdır. Ancak bir sabah uyandığında, dev bir böceğe dönüşüyor. Bu fiziksel değişim, Gregor’un sadece bedenini değil, aynı zamanda toplumdaki yerini ve ailesiyle olan ilişkisini de altüst ediyor. Başlangıçta ailesi onun bu halini kabullenmeye çalışsa da, zamanla ondan tiksinmeye ve onu unutmaya başlıyorlar. Gregor’un varlığı artık bir yük haline gelmiştir. Kendi evinde bir yabancıya dönüşen Gregor, toplumdan dışlanmanın en acı verici halini yaşar. Sonunda, ailesi için Gregor’un ölümü bir kurtul...

Orta Çağdan Moderniteye: Polonya’nın Büyülüycü Sokaklarında Bir Yolculuk

Resim
  Orta Çağdan Moderniteye: Polonya’nın Büyülüycü Sokaklarında Bir Yolculuk 28 Mayıs Pazar günü, iş gezisi için Polonya'ya doğru yola çıktık. Varşova aktarmalı olarak Baltık Denizi'nin incisi Gdansk'a vardık. Tarihi dokusuyla büyüleyen bu şehir, geçmişin izlerini taşıyan sokakları, gotik mimarisi ve kehribar takı satıcılarıyla tam bir Orta Çağ atmosferi sunuyordu. Gdansk'ta ilk durağımız Uzun Pazar Meydanı oldu. Arnavut kaldırımlı yollar, tarihi binalarla bezenmiş ve restoranlarla dolu meydan, tam anlamıyla bir zaman yolculuğu hissi veriyordu. Burada kısa bir yürüyş yapıp atmosferin tadını çıkardıktan sonra lezzetli bir akşam yemeği ile günü tamamladık. Polonya'yı Boydan Boya Keşfetmek Ertesi sabah erkenden yola çıktık. Hem iş hem de keşfetme arzusuyla dolu bir yolculuk bizi bekliyordu. İlk durağımız Torun'du. Burası, sadece Nicolaus Copernicus'un doğduğu şehir olmakla kalmayıp, aynı zamanda gotik mimarisi ve tarihi dokusuyla çok özel bir atmosfere sahi...

Henri Charriere - Kelebek: Özgürlüğe Adanmış Bir Ruhun Hikâyesi

Resim
 Henri Charriere - Kelebek  Kelebek: Özgürlüğe Adanmış Bir Ruhun Hikâyesi Bazı kitaplar vardır, okuduğunuzda sadece sayfalar arasında kaybolmazsınız; aynı zamanda karakterin acısını hisseder, onun umutlarına tutunur ve onunla birlikte özgürlüğü ararsınız. Henri Charriere'in “Kelebek” adlı eseri , işte tam da böyle bir kitap. Suçsuz olduğunu iddia eden ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Henri’nin, namıdiğer Kelebek’in, özgürlük uğruna verdiği destansı mücadelenin hikâyesidir bu. Bir Hapishaneden Çok Daha Fazlası Fransa’dan başlayıp Güney Amerika’nın en karanlık hapishanelerine kadar uzanan bu hikâye, yalnızca kaçış planlarıyla dolu bir macera değil, insan ruhunun sınırlarını zorlayan bir hayatta kalma savaşıdır . Kelebek, hiçbir zaman yenilgiyi kabul etmez; her düşüşünde daha güçlü kalkar. Gözde bir hayalin peşinden gidercesine, ne pahasına olursa olsun Gök gibi sonsuz özgürlüğe ulaşmanın yollarını arar. Özgürlüğün Bedeli Kelebek’in defalarca yakalanmasına, işken...

Sevmek Kamyona Yazı Yazmak Değil

  Sevmek Kamyona Yazı Yazmak Değil Zaman, bize sevmeyi öğretir mi? Yoksa biz, yıllar geçtikçe kaybettiklerimizin ardından dönüp bakmayı mı öğreniriz? Birgün ekşisözlükte şöyle bir yazı okudum. “Eskiden, Asya’nın İlyas’a gitmesini isterdim. Çünkü aşkın büyük olanı, acılı olanı, uğruna feda edileniydi. Ama yaş ilerledikçe, aşkın sadece yanıp tutuşmak olmadığını, asıl sevginin güven olduğunu fark ettim.” Ve bununla ilgili yazmak istedim. Bu söz beni çok etkiledi ve ne kadar haklı olduğunu düşündüm. Sevmek, bir kamyonun arkasına adını yazmak gibi olmamalıydı. Kamyon yolları aşar, tozu dumana katar, belki de bir gün silinir gider. Sevmek, iz bırakmak değil, kalmak demekti. Sahip çıkmak, ardında durmak, “Ben buradayım” diyebilmekti. Bunu en iyi anlatan dizelerden biri Edip Cansever’den gelir: "İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım" Birlikte göğe bakabilmekti aşk. Birlikte yol alabilmek, yolları aşmak, aynı yöne yürümekti. İlyas’ın Asya’yı sevmesi yetmiyordu, onu bırakmamak gerek...

Sana Bakmak - Şiir

  Sana Bakmak Güzel bir manzaraya bakınca ilk seni düşündüm. Gerçi ben güzel olan neye baksam, hep seni düşünürüm. Deniz, gökyüzü, yıldızlar… Hepsi bir şekilde gözlerine çıkıyor. Gök ne kadar derinse, senin bakışların da o kadar derin. Gözde ne kadar ışık varsa, yüzünde de o kadar sıcaklık var. Bazen bir şarkının tam ortasında, Bazen bir kahvenin ilk yudumunda geliyorsun aklıma. Ne zaman gülsem, birazı sana gidiyor. Ne zaman üzülsem, ilk seni anlatmak istiyorum. Geldiğin yerden gitme, Sesin hep kulağımda kalsın. Çünkü ben seni, Ne zaman bir güzelliğe denk gelsem, O güzelliğin içinde saklı buluyorum. @zeytine.batmayan.catal

40 Yaşından Sonra Aşık Olmak: Yeniden Uyanan Kalpler

   40 Yaşından Sonra Aşık Olmak: Yeniden Uyanan Kalpler Hayat bazen bir rutine dönüşür. Sabah uyan, kahveni iç, işe git, toplantılara gir, eve dön, bir şeyler atıştır, belki biraz televizyon izle ve sonra yatağa gir. Ertesi gün aynı döngü başlar. Bir süre sonra fark edersin ki günler haftalara, haftalar aylara dönüşüyor. Kendini kaybolmuş, yalnız ama alışmış hissedersin. Hayatın çoktan belirlenmiş bir yolu var gibi gelir: Çalışmak, yemek, uyumak... Sonra bir gün, beklenmedik bir anda, hayatına biri girer. Gözdesi olur günlerinin, göğüne yeni bir renk gelir. O sıradan döngü bozulmaya başlar. Sabahları uyanmak sadece işe gitmek için değil, onun "günaydın" demesi ihtimali için de heyecan verici olur. Çalışırken aklına düşer, bir mesajı, bir sözü, bir gülümsemesi bütün gününü güzelleştirebilir. Yıllardır unutulmuş hislerin kapılarını çalar. 40 yaşından sonra aşık olmak, gençlik yıllarındaki gibi hızlı ve kaotik değildir. Daha derindir, daha anlamlıdır. Gözlerinle değil, ruhunla g...

Hindistan

Resim
  Hindistan  Hindistan’a, İstanbul’un soğuk havasından kaçıp sıcacık bir keşif yolculuğuna çıkmak için yola koyulduk. 10 Aralık 2022’de başlayan bu seyahatte, iş görüşmeleriyle dolu programımıza küçük kaçamaklar sıkıştırarak Hindistan’ın kültürel ve tarihi hazinelerini de görme şansı yakaladık. New Delhi’den başlayarak, Tac Mahal’i ziyaret edip Ahmedabad, Goa, Pune, Hyderabad ve Chennai şehirlerini gezdik. Dönüş uçağımız Mumbai’dendi ama maalesef burada gezmeye fırsat bulamadık. New Delhi: Kaosun İçinde Bir Tarih Yolu Hindistan’a ayak basar basmaz, ilk şoku trafikle yaşadık. Daha önce kuralsız bir trafik gördüğümü sanıyordum ama burası bambaşkaydı! Şeritler sadece süs gibi, kornalar ise iletişim dili... Arabalar, motosikletler ve rikşalar birbirine karışmış halde akıyordu. Gözümüzü yollardan alıp etrafa bakınca ise tarih fışkıran bir şehirle karşılaştık. Halk o kadar fakir ki sokakta yatanları , kaldırıma çadır kurup çoluk çocuk aile olarak yaşayanları görmek insanı çok ...