Sevmek Kamyona Yazı Yazmak Değil

 Sevmek Kamyona Yazı Yazmak Değil

Zaman, bize sevmeyi öğretir mi? Yoksa biz, yıllar geçtikçe kaybettiklerimizin ardından dönüp bakmayı mı öğreniriz? Birgün ekşisözlükte şöyle bir yazı okudum. “Eskiden, Asya’nın İlyas’a gitmesini isterdim. Çünkü aşkın büyük olanı, acılı olanı, uğruna feda edileniydi. Ama yaş ilerledikçe, aşkın sadece yanıp tutuşmak olmadığını, asıl sevginin güven olduğunu fark ettim.” Ve bununla ilgili yazmak istedim. Bu söz beni çok etkiledi ve ne kadar haklı olduğunu düşündüm.

Sevmek, bir kamyonun arkasına adını yazmak gibi olmamalıydı. Kamyon yolları aşar, tozu dumana katar, belki de bir gün silinir gider. Sevmek, iz bırakmak değil, kalmak demekti. Sahip çıkmak, ardında durmak, “Ben buradayım” diyebilmekti.

Bunu en iyi anlatan dizelerden biri Edip Cansever’den gelir:
"İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım"

Birlikte göğe bakabilmekti aşk. Birlikte yol alabilmek, yolları aşmak, aynı yöne yürümekti. İlyas’ın Asya’yı sevmesi yetmiyordu, onu bırakmamak gerekiyordu. Çünkü asıl sevgi, geride bırakmayan, yarı yolda inmeyen, varlığıyla güven veren sevgiydi.

Yaş ilerledikçe anladım ki, aşk sadece tutkulu bir hikâye değil, aynı zamanda bir sığınaktı. Yıldızların altında yalnız bırakmayan, soğuk gecelerde üşütmeyen, yanında olmasa bile varlığını hissettiren bir yerdi.

Bazen bir kamyonun arkasına yazılan isim gibi, insanlar hayatımıza iz bırakıp gider. Ama gerçek sevgi, o izi silinmeyecek bir yere kazımaktır: Kalbe.

@zeytine.batmayan.catal

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aralık ve Yağmurlar ...

Yıldızların Arasında Bir Kalp

Karın Büyüsü: Edebiyattan Geleneklere, Psikolojiden Ev Hâline Kadar