Bir İdam Mahkumunun Son Günü - Viktor Hugo

 BİR İDAM MAHKUMUNUN SON GÜNÜ – VICTOR HUGO

“İdam mahkumu! Ne korkunç bir şey! Asla silinmeyen, damgalanmış bir isim. Bir insanın üzerine vurulmuş ölüm mühürü.”

 

Victor Hugo, adalet, vicdan ve insanlık kavramlarını en sarsıcı şekilde ele alan eserlerinden biri olan Bir İdam Mahkumunun Son Günü adlı romanında, bir adamın son günlerini anlatırken okuru derin bir ahlaki ve felsefi sorgulamaya sürükler. İdam cezasına karşı yazılmış en etkileyici eserlerden biri olarak kabul edilir.

Adını bile bilmediğimiz bir mahkum, Fransız Devrimi sonrası idama mahkum edilir. Mahkumun işlediği suç, kim olduğu ya da geçmişi hakkında neredeyse hiçbir şey bilmeyiz. Ama onun en büyük trajedisine şahit oluruz: Öleceğini bilerek yaşamak.

 

Roman, idamına birkaç gün kala bir adamın korkularını, çaresizliğini, umut kırıntılarını ve adalet sistemine karşı öfkesini anlatır. Başkahraman, “Ne zaman öleceğini bilen biri, o zamana kadar nasıl yaşar?” sorusuyla yüzleşir.

 

Victor Hugo, bu eseriyle ölüm cezasına karşı güçlü bir duruş sergiler. Kitabın her satırında, bir insanın devlet eliyle öldürülmesinin ne kadar acımasız, adaletsiz ve insanlık dışı olduğunu gözler önüne serer.

 

“Öldürmek suçtur. Ama devletin öldürmesi adalet midir?”

“Bir katili cezalandırmak için bir başka cinayet işlemek, gerçekten bir çözüm mü?”

 

Bu sorular, Hugo’nun kitap boyunca okurun zihnine yerleştirdiği ahlaki düğümlerdir.

 

Ölümü Bilerek Yaşamak

“Zaman hiç bu kadar acımasız olmamıştı. Her saniye, beni sonuma biraz daha yaklaştırıyor.”

 

Başkahraman, ölümü kaçınılmaz olarak hissetmenin psikolojik işkencesini yaşar.

Zamanın acımasızlığı, her geçen dakikada daha fazla hissedilir.

 

Toplumun ve Adalet Sisteminin Çürümüşlüğü

“Mahkemeler, bir hayatın ağırlığını bir kelimeyle sona erdirebilecek kadar güçlü mü olmalı?”

Hugo, adalet sisteminin adil olup olmadığını sorgular.

Mahkum, toplumun ve hukukun onu nasıl bir "canavara" dönüştürdüğünü düşünür.

 

İnsanlığın Vicdanı

“Seyirlik bir idam! Halkın eğlencesi için bir cinayet!”

İdam, sadece bir ceza değil, aynı zamanda toplum için bir gösteridir.

Mahkumun ölümü, sokaklarda dedikodu konusu, halk için bir “olay”dır.

 

Hugo, bu eserinde idam mahkumunun psikolojisini o kadar iyi betimler ki, biz de onunla birlikte ölüme geri sayım yapar gibi hissederiz. Mahkumun yaşadığı dehşet, umut, öfke ve kabulleniş an be an bizim de içimize işler.

 

Bu roman sadece bir idam mahkumunun hikâyesi değil, Victor Hugo’nun insanlığa bir çağrısıdır:

“Öldürmenin adaleti yoktur. İdam cezası, yalnızca insanlığın başarısızlığını gösterir.”

 

Bir İdam Mahkumunun Son Günü, Victor Hugo’nun en sarsıcı eserlerinden biri olmasının yanı sıra, tarih boyunca idam cezasına karşı yazılmış en güçlü metinlerden biridir.

Ölümü bekleyen bir mahkumun ruhuna girerken, kendi vicdanımızı da sorguluyoruz.

 

“Öldürmek, adalet değildir. Öldürmek, sadece başka bir suçtur.”

 

Ve belki de en önemlisi, Hugo’nun bizlere fısıldadığı şu cümle ile romanın mesajını hissediyoruz:

 

“Bir insanın hayatını elinden almak, o insanın geçmişini, anılarını, umutlarını ve hayallerini de öldürmektir.”

@Zeytine.batmayan.catal



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aralık ve Yağmurlar ...

Yıldızların Arasında Bir Kalp

Karın Büyüsü: Edebiyattan Geleneklere, Psikolojiden Ev Hâline Kadar