Dört Şehir, Bir Tatil: Basel'den İbiza'ya, Porto'dan Madrid'e Unutulmaz Bir Yolculuk

Dört Şehir, Bir Tatil: Basel'den İbiza'ya, Porto'dan Madrid'e Unutulmaz Bir Yolculuk

Aylar öncesinden başlayan heyecan, bavullara sığmayan hayaller ve tatilin ilk durağı: Basel. Başlangıçta sadece İbiza'ya gitme fikri vardı ama planlar evrildi, konu konuyu açtı ve rotamız İbiza - Porto - Madrid olarak şekillendi. Tabii ki en ucuz bileti bulma refleksiyle Basel aktarmalı bir rota oluşturduk. Madem Basel'e geldik, bir gece de burada kalıp şehri keşfetmeliydik!

Basel: Sıcak Hava ve Futbol

29 Haziran sabahı, güneş yüzünü tam göstermeden yola çıktık ve öğle saatlerinde Basel Havalimanı'na indik. Şaka gibi ama hava inanılmaz derecede sıcak ve nemliydi! Basel Havalimanı, üç ülkenin birleştiği bir noktada; çıkış kapılarından biri Almanya’ya, biri Fransa’ya, diğeri ise İsviçre’ye açılıyor. Biz Fransa sınırları içinde bir eve yerleşip valizleri bıraktık ve kendimizi Basel’in sokaklarına attık.

Şansımıza, o gün İsviçre-İtalya Avrupa Şampiyonası maçı vardı. Kafeler, publar, sokaklar; her yer insan kaynıyordu. Bir tarafta maça odaklanmış gözler, diğer tarafta coşkuyla bira bardaklarını tokuşturan insanlar… Koca bir şehir bir futbol maçına odaklanmıştı. Biz de bu enerjiyi içimize çekerek Basel’in büyüleyici atmosferinde bir yürüyüş yaptık. Ertesi sabah bizi bekleyen İbiza uçuşu olduğu için çok geç olmadan eve döndük.

İbiza: Gecesi Ayrı, Gündüzü Ayrı

Sabahın köründe Ryanair ile İbiza’ya uçtuk. Sant Antoni  bölgesinde bulunan otelimize yerleştikten sonra, ilk günü sakin geçirmek adına havuz başında dinlenerek geçirdik. Ama İbiza’yı sadece otel havuzunda keşfetmek haksızlık olurdu! Ertesi gün deniz, kum ve güneş üçlüsünü doya doya yaşamak için adanın en güzel plajlarını keşfe çıktık.

İbiza'nın Cennet Plajları

1.     Playa Cala Salada: Sanki Instagram filtrelerinden fırlamış gibi! Turkuaz suları, altın renkli kumları ve doğayla iç içe atmosferiyle bizi büyüledi.

2.     Cala Comte: Gün batımı izlemek için mükemmel bir yer!Plaj sanki 2 ye bölünmüş gibi , bir tarafı taşlık ve daha derin , diğer tafafı kumlu ve  sığ bir yer . Güneş batarken gökyüzü buradan izlenebilir. Biralarımızıda alıp sahilde uzanmak hayatın ne kadar güzel olduğunu düşündürdü. .

3.     Cala Tarida: Diğer plajlardan daha kalabalıktı , Fakat kalabalığı çok hissetmiyorsunuz herkes kendi eğlencesinde ve huzurlu bir plaj. Burada kumlara uzanıp dalgaların sesini dinlemek gibisi yok.

Tabii ki İbiza sadece plajlardan ibaret değil. Geceleri ünlü gece kulüplerinde çılgınca eğlenmek kaçınılmazdı.

İbiza'nın Efsane Gece Kulüpleri

·        Amnesia: Ünlü DJ’lerin sahne aldığı, lazer ışıklarıyla dolu devasa bir dans tapınağı olduğunu söyleyebilirim . 2 tane salonu var . Genelde İngiliz gençlerin takıldığı bir mekan izlenimi verdi. Ben dans etmiyorum, daha doğrusu sadece zıplıyorum, ama yine de atmosferin içine girince kendimi müziğin ritmine bırakmadan edemedim!

·        Hi Ibiza: Dünyanın dört bir yanından gelen parti severlerle dolu, müziğin kalbinin attığı bir kulüp. Defalarca dünyanın en iyi klubu seçilmiş. Ve çok ünlü DJ leri ağırlıyor.

·        Ushuaïa: Açık hava partilerinin mekanı burası. Güneşin batışıyla birlikte başlayan Latin müzik festivaline katıldık. Bir anda kendimizi Salsa ve Bachata ritimleriyle kıvrak hareketler yapan insanlarla dolu bir dans pistinde bulduk.

Porto: Şarap, Tarih ve Efsanevi Manzaralar

İbiza’dan sonraki durağımız Porto oldu. Buradaki evimiz şehrin tam merkezindeydi, yani her yere yürüyerek ulaşabiliyorduk. İlk akşam şarap eşliğinde hayatımızın en iyi dana etini yedik ve Porto’nun romantik atmosferine kendimizi kaptırdık.

Gezilecek yerler listemiz oldukça yoğundu:

·        Luis I Köprüsü: Üzerinden yürüyerek karşıya geçerken nefes kesici bir Porto manzarası izledik.

·        Porto Katedrali: Tarihin derinliklerinden gelen çok hoş ve güçlü bir yapıydı.

·        Clérigos Kilisesi: Porto’nun en yüksek noktalarından biri. Tepeden Porto’nun kırmızı çatılı evlerini ve Douro Nehri’ni izlemek büyüleyiciydi.

·        Chapel of Souls: İçine girmedik ama mavi beyaz seramiklerle süslenmiş dış cephesinin güzelliği bile büyüleyiciydi.

·        Mosteiro da Serra do Pilar: Burada gün batımını izlemek ayrı bir keyifti.

Porto’nun romantik sokaklarında, yüzyıllık binaların arasında yürürken, şehrin bizi içine çekmesine izin verdik.

Son günümüzde Cockburn’s Port ta şarap tadım etkinliğine katıldık . Şarap yapımı hakkında bilgiler alıp çok hoş şaraplar tattık ve tabiki sunum sonunda beğendiğim bir şarabı alıp eve getirdim . 

Madrid: Sanat, Tarih ve Büyük Şehir Havası

Son durağımız Madrid idi. Porto’nun romantizmini geride bırakıp büyük şehrin enerjisine kapıldık.

·        Madrid Kraliyet Sarayı: İspanya’nın kraliyet ihtişamını görmek için mükemmel bir nokta.

·        Retiro Parkı: Tekne gezintisi yapan insanları görebilirsiniz, Bol bol fotoğraf çektirdik .

·        Palacio de Cristal: Camdan yapılmış masalsı güzel bir mimariye sahip yapydı. Restorasyon nedeniyle içeri girme gibi bir şansımız olmadı.

·        Santiago Bernabéu Stadyumu: Futbol severler için kutsal bir mekân. Real Madrid store u ziyaret ettik . İçerde biraz zaman geçrdik . Şansımıza içerde bir etkinlik vardı fakat biletimiz yoktu L

·        Gran Vía: Şehrin en ikonik caddesi. Burası alışveriş, restoranlar dolup taşan bir yer.

·        Puerta del Sol: Hareketli meydanı, ünlü binaları ve yeni yılı karşılayan devasa saati ile Madrid’in kalbi.

Tatilden Gerçek Hayata Dönüş

13 Temmuz günü, bir sürü anı, fotoğraf ve yaşanmışlıkla dolu tatilimizi noktalayıp İstanbul’a döndük. Ama her güzel tatil gibi bu da bitti.

Bu tatil sadece bir seyahat değil, hayatın bize sunduğu güzellikleri keşfetme yolculuğuydu.

@zeytine.batmayan.catal 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aralık ve Yağmurlar ...

Yıldızların Arasında Bir Kalp

Karın Büyüsü: Edebiyattan Geleneklere, Psikolojiden Ev Hâline Kadar