Dünyanın Öbür Ucuna Bir Yolculuk: Sao Paulo ve Rio Macerası
Dünyanın Öbür Ucuna Bir Yolculuk: Sao Paulo ve Rio Macerası
Yine bir iş gezisi ve bu kez rotamız güney yarımkürenin kalbine, Güney
Amerika'nın büyülü dünyasına uzanıyor. Makineler, teknolojiler ve yenilikler
arasında dolaşırken, bir yandan da bu şehirlerin sunduğu benzersiz deneyimleri
keşfetme fırsatımız olacaktı. Plan basitti: Sao Paulo'daki bir makine fuarına
katılıp, hafta sonu Rio de Janeiro'nun tadını çıkarmak.
Sao Paulo, dünyanın en büyük metropollerinden biri. Ancak bu devasa şehirde
gezme şansımız biraz kısıtlıydı. Birlikte seyahat ettiğimiz kişiler, gece geç
saatlere kadar dışarıda kalmamamız konusunda bizi uyardı. Bu yüzden, şehrin
enerjisini tam anlamıyla hissedemesek de, görmemiz gereken bazı önemli noktaları
keşfetmek için zaman ayırdık.
Paulista Caddesi: Sao Paulo'nun Nabzı
Paulista Caddesi, Sao Paulo'nun en ünlü ve en hareketli noktalarından biri.
Bankalar, ticaret merkezleri, sanat galerileri ve alışveriş merkezleriyle dolu
olan bu cadde, şehrin finans ve kültür merkezi. 19. yüzyılda zengin kahve
tacirlerinin malikaneleriyle doluyken, zamanla dünya çapında bir finans merkezi
haline gelmiş. Hafta sonları ise sokak sanatçıları, konserler ve festivaller
görmek mümkünmüş.
Cadde boyunca yürürken, tarihi yapılarla modern binaların yan yana duruşu
gerçekten etkileyiciydi. Gökyüzüne uzanan gökdelenlerin gölgesinde ilerlerken,
bir yandan da renkli grafitilerle süslenmiş duvarlar dikkatimi çekti. Bu cadde,
şehrin ruhunu yakalamak isteyen herkesin ilk duraklarından biri olmalı.
Brezilya Mutfağı: Sonsuz Etin Cazibesi
Sao Paulo'nun gastronomik dünyasında en dikkat çeken yerler kesinlikle et
lokantalarıydı. Burada "churrascaria" adı verilen restoranlar,
Brezilya mutfağının en önemli unsurlarından biri. Fiks bir fiyata sınırsız et
yeme fırsatı sunan bu mekanlarda her masaya küçük bir levha veriliyor: Bir
tarafı kırmızı, diğeri yeşil. Levhayı yeşil tutarsan, garsonlar durmaksızın
farklı et çeşitlerini masana getiriyor. Karnın doyduğunda ise levhayı kırmızıya
çeviriyorsun ve bu, "Artık pes ediyorum!" anlamına geliyor.
Rio de Janeiro: Bir Rüyanın İçine Dalmak
Fuarın bitmesiyle birlikte, Cumartesi sabahı otobüsle Rio de Janeiro'ya
doğru yola çıktık. Rio'ya vardığımızda kalacağımız otelin Copacabana Plajı'na
olan yakınlığı bizi heyecanlandırdı. İlk işimiz, ayakkabıları çıkarıp kendimizi
Atlantik Okyanusu'nun serin sularına bırakmak oldu.
Copacabana Plajı: Sadece Bir Kumsal Değil
Rio denilince akla gelen ilk yerlerden biri olan Copacabana Plajı, 3,5
kilometrelik sahiliyle gün boyunca hareketli bir atmosfere sahip. Tarihte bir
zamanlar sessiz bir balıkçı köyü olan bu bölge, 20. yüzyılda lüks oteller,
restoranlar ve gece kulüpleriyle dolmaya başlamış. Bugün hem yerli halkın hem
de turistlerin vazgeçilmez noktalarından biri.
Kurtarıcı İsa: Rio'ya Yukarıdan Bakmak
Dağın zirvesinde tüm haşmetiyle duran Kurtarıcı İsa Heykeli, Rio'nun
simgelerinden biri. 30 metre yüksekliğindeki bu devasa heykel, Brezilya'nın en
büyük Katolik sembollerinden biri olmanın ötesinde, muhteşem bir şehir
manzarası sunuyor. Heykeli görebilmek için bir süre burada beklemek
gerekebiliyor. Sık sık sislerin arasına gizleniyor.
Pao de Açucar: Yükseklik Korkusunu Yenmek
"Kesmeşeker Dağı" olarak bilinen bu büyük kaya, teleferikle
çıkılan bir başka harika noktaydı. 396 metre yüksekliğinde, denizin tam
kenarında yükselen bu kaya parçasından Rio'yu izlemek, nefes kesici bir
deneyimdi. Teleferik yolculuğu biraz gerilimli olsa da, zirveye vardığında
insanın tüm korkusu kayboluyor.
Hafta sonunun bitmesiyle birlikte Sao Paulo'ya döndük ve birkaç müşteri
ziyareti daha yaptıktan sonra, sonunda eve dönme vakti geldi. Bazen ne kadar
uzaklara gidersek gidelim, eninde sonunda dönüp dolaşıp geldiğimiz yer, bizi en
çok tanımlayan noktadır. Bu seyahat hem iş hem de keşif açısından unutulmaz bir
deneyim oldu. Kim bilir, belki bir gün yine Rio'nun güneşli kumsallarında, Sao
Paulo'nun yoğun caddelerinde bir başka maceraya atılırız…
@zeytine.batmayan.catal
Yorumlar
Yorum Gönder