Lessons in Chemistry -- Bir Kimya Meselesi

 Lessons in Chemistry -- Bir Kimya Meselesi 

Merhaba, burada bazı film, dizi ve kitap yorumlarımı da paylaşmak istiyorum. Yakın bir geçmişte izlediğim “Lessons in Chemistry” ile başlıyorum.  İyi okumalar.

Bazı hikâyeler vardır, sizi yalnızca bir izleyici değil, aynı zamanda bir düşünür yapar. "Lessons in Chemistry" de tam olarak bunu başarıyor. Bonnie Garmus’un aynı adlı romanından uyarlanan bu Apple TV+ mini dizisi, bilim, mizah ve romantizmi bir araya getirerek unutulmaz bir deneyim sunuyor.

Elizabeth Zott, sıradan bir kimyager değil. O, dönemin tüm baskılarına rağmen kendi yolunu çizmeye kararlı bir kadın. 1960'ların Amerika'sında, bilim dünyasının erkek egemen yapısına karşı duruyor. Bir laboratuvar köşesinde başlayan hikâyesi, beklenmedik bir şekilde “Supper at Six” adında bir yemek programının sunuculuğuna uzanıyor. Ancak Elizabeth’in bu programdaki tarifi sadece yemeklerle sınırlı değil; o, “Bir tutam sodyum klorür” gibi bilimsel terimlerle izleyicilerine yemek yapmayın ötesinde, yaşamı sorgulamaları gerektiğini öğretiyor.

Elizabeth’in zekâsı ve mizahı, bir çırak gibi hisseden herkese bilimin büyülü yanını gösteriyor. Fakat bu hikâyeyi gerçekten özel kılan şey, Elizabeth'in bilim ve yemek programı arasındaki bu yolculukta insanlara umut aşılaması. O, bir yandan seyircilerine "Düşün, sör ve korkma!" derken, diğer yandan kalplerine dokunuyor.

Dizi, romantizm ve komediyi ustaca harmanlıyor. Elizabeth'in hayatına giren insanlar, ona hem bilimde hem de kalpte rehberlik ediyor. Ancak burada klişe bir aşk hikâyesi yok. Bu, sevginin sadece iki kişi arasındaki bir bağ olmadığını, bir kadının kendi potansiyelini sevebileceğini anlatan bir hikâye. Elizabeth’in kendine duyduğu saygı, izleyicilere de bulaşıyor.

Brie Larson’un Elizabeth Zott karakterine hayat verirkenki performansı, izleyiciyi ekran karşısına kitliyor. Her mimiği, her bakışı, Elizabeth’in zorluklarla dolu yolculuğunu hissettiriyor. Larson, yalnızca bir karakteri canlandırmıyor; onun ruhunu şekillendiriyor. Dışça zorlu görünse de içinde çiçekler açan bir kadının öyküsünü izlemek, hem ilham verici hem de dokunaklı.

“Lessons in Chemistry” sadece bir dizi ya da bir kitap değil; bir çağrı. Kadınlara, erkek egemen dünya karşısında seslerini yükseltebileceklerini, bilimle, zekâyla ve biraz da mizahla neler yapabileceklerini gösteriyor. Hikâyenin sonunda izleyici, Elizabeth Zott’a sadece hayran kalmıyor; onun gibi olabilmeyi arzuluyor.

Eğer hem gülmek hem düşünmek hem de ilham almak istiyorsanız, “Lessons in Chemistry” kesinlikle bir başlangıç olabilir. Elizabeth’in hikâyesi, bilimin sadece laboratuvarlarda olmadığını, hayatta da kullanılabilir bir kılavuz olduğunu hatırlatıyor. Bu hikâyede her damla mizah, her zerre romantizm ve her çokşu vurucu bir ders niteliğinde. Şimdi dökün beyin kimyasalınızı; düşünme vakti!

@zeytine.batmayan.catal



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aralık ve Yağmurlar ...

Yıldızların Arasında Bir Kalp

Karın Büyüsü: Edebiyattan Geleneklere, Psikolojiden Ev Hâline Kadar