Beyaz Geceler - Dostoyevski
Beyaz Geceler - Dostoyevski
Beyaz Geceler: Bir Düşün
Peşinde Kaybolmak
Romanın ana karakteri,
ismi verilmeyen bir genç adamdır. Petersburg’un “beyaz gecelerinde”, yani yazın
hiç tam anlamıyla kararmayan gecelerinde, yalnızca hayalleriyle yaşayan bu
adam, sokaklarda gezinirken Güneş gibi parlayan genç bir kadın olan Nastenka
ile karşılaşır. Onunla kurduğu bağ, karakterin tüm hayatında ilk defa birine
gerçekten dokunabilmesini sağlar. Ancak, tıpkı gök gibi sonsuz sandığımız ama
geçici olan o beyaz geceler gibi, bu aşk da kaçınılmaz bir şekilde sona
erecektir.
“Beyaz Geceler”in belki
de en can alıcı noktası, gerçek aşk ile hayali aşk arasındaki farkı
anlatmasıdır. Karakterimiz, Nastenka’ya âşık olur ama aslında âşık olduğu şey
belki de sadece onun hayatına getirdiği anlamdır. Hepimiz bazen bir insanı mı,
yoksa onun hayatımıza kattığı hissi mi sevdiğimizi bilemeyiz.
Dostoyevski’nin bu
eserinde her şeyin bir gün sona ereceği gerçeği derin bir melankoliyle işlenir.
Hayatta bazı anlar vardır; tıpkı beyaz geceler gibi, nadir, parlak ve kısa
ömürlüdür. Onları yaşarken sonsuza dek süreceklerini sanırsın, ama geriye
sadece anılar kalır.
Yalnızlık, bazen insanın
en iyi dostudur.
Bütün aşklar sonsuza dek
sürmez.
Hayaller bazen
gerçeklerden daha güçlüdür.
Bazı anlar, sadece
yaşandığı için güzeldir.
Beyaz Geceler, sadece bir
aşk hikâyesi değil, aynı zamanda insan ruhunun en kırılgan ve en saf hâline
dair bir ağıttır. Kimi zaman sevmenin yetmediğini, kimi zaman ise en güzel
aşkların, en imkânsız olanlar olduğunu gösterir.
Yorumlar
Yorum Gönder