Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Orta Avrupa’da Bir Yolculuk: Macaristan’dan Almanya’ya Uzanan Bir Serüven

Resim
  Orta Avrupa’da Bir Yolculuk: Macaristan’dan Almanya’ya Uzanan Bir Serüven Güneşin ilk ışıkları, Yeni şehirler, yeni insanlar ve keşfedilecek onlarca hikâye vardı. Budapeşte  Varışımızla birlikte kendimizi, Tuna Nehri’nin ikiye böldüğü masalsı bir şehrin içinde bulduk. İlk günümüzü şehri tanımaya ayırdık. Buda Kalesi’nin tarihi duvarlarından şehri izlerken, zamanın nasıl aktığını anlamıyorsunuz. Zincir Köprüsü’nden geçerken, köprü ayaklarına dokunarak eski zaman yolcularının izlerini takip ettik. Geceleri başka bir ruh kazanıyordu Budapeşte. Ruin barlar! Yıkık dökük binaların içinde sanat ve müziğin buluştuğu bu mekanlar, Budapeşte’nin alternatif ruhunu keşfetmemize olanak sağladı.Bu bölgede adım başı uyuşturucu satıcıları ve hayat kadınları sizi çağırıyor. Dikkat ! Ama her güzel şey gibi Budapeşte macerası da sona erdi ve trenle Viyana’ya doğru yola koyulduk. Viyana  Viyana, tam anlamıyla bir sanat galerisiydi. Sokaklarında yürürken Mozart’ın notalarını, Gus...

Düşüncelerin Kaderin Olur

Resim
  Düşüncelerin Kaderin Olur  Hayat bir nehir gibi akar; bazen durgun, bazen coşkulu, bazen de taşkın... Ama hangi yöne akacağını, çoğu zaman içine dökülen düşünceler belirler. “Düşüncelerin neyse hayatın da odur” derler ya, işte bu yüzden zihnimizde yankılanan her kelime, yaşantımızın yapı taşlarından biridir. Bazen içinde sıkışıp kaldığımız bir döngüde hissederiz kendimizi. Aynı şeyler, aynı insanlar, aynı hayal kırıklıkları... Değişmesini istediğimiz onca şey, neden değişmez peki? Çünkü biz, onları değiştirecek ilk adımı atmaktan korkarız. Oysa ki Marcus Aurelius’un dediği gibi: "Hayatımız, düşüncelerimizin eseridir." Eğer hayatın gidişatından memnun değilsen, önce düşüncelerini değiştirmelisin. Sürekli kaybetmekten korkuyorsan, kazanamayacağını düşündüğün içindir. Mutluluğun hep başka yerlerde olduğunu sanıyorsan, belki de onu yanlış yerde arıyorsundur. Geçmişin gölgesinde yaşıyorsan, geleceğin ışığını nasıl görebilirsin? Bunu anlatan en güzel dizelerden biri Özdemir Asaf’...

14 Şubat: Aşkın Ticari Manifestosu mu, Gerçek Bir Bağlanma Günü mü?

  14 Şubat: Aşkın Ticari Manifestosu mu, Gerçek Bir Bağlanma Günü mü? Sevginin zamana ihtiyacı var mı? Peki ya tüketim çılgınlığının, günlük ritüellerimizin arasına sıkıştırdığı bir gün, gerçekten aşka hizmet edebilir mi? 14 Şubat Sevgililer Günü, tarihsel bir aşk hikâyesinin yansıması mı, yoksa kapitalizmin en parlak pazarlarından biri mi? Sevgililer Günü, Aziz Valentine efsanesiyle bağlantılı olarak ortaya çıksa da, zaman içerisinde büyük bir tüketim furyasına dönüştü. Bu gün, sevginin bir simgesi olmaktan çok, hediyelerle desteklenen bir ticarileşme aracı haline geldi. Kalp şeklindeki çikolatalar, pelüş oyuncaklar ve pahalı akşam yemekleri... Peki, sevgi ve değer vermek, bir takvimin belirlediği günle mi sınırlanmalı? Aslında, aşk sürekli bir akış halindedir. Bir günlük gösterişlen ve abartılı jestlerle dolu olmamalı, aksine günlük hayatta anlam bulan bir his olmalıdır. "Eğer sadece 14 Şubat'ta sevdiklerimizi hatırlıyorsak, geri kalan 364 gün boyunca ne yapıyoruz?" sor...